Gazeteci Fatih Altaylı, dün Cumhuriyet Bayramı’nın 100. yılının tüm yurtta coşkuyla kutlanmasıyla ilgili “Biz 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın bu kadar gönülden, bu kadar içten, bu kadar coşku ile kutlanmasını zannederim iktidara borçluyuz. Bize kutlamadıkları Cumhuriyet’in değerini, kutlamayarak hatırlattılar.” dedi.
Altaylı kendi sitesinde kaleme aldığı “Sayelerinde gerçek bir bayramımız oldu” başlıklı yazıda, şu ifadeleri kullandı:
“Kötü komşu insanı mal sahibi yapar diye bir laf vardır ya, düne ne kadar da uydu aslında. AK Parti, milleti bayram sahibi yaptı. Cumhuriyet Bayramı’nın sahibi olduk. Hatırladığım ilk Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında zannederim 6 yaşında idim. Rahmetli babam ve Allah uzun ve sağlıklı bir ömür versin annem beni elimden tutup zannederim Taksim’deki kutlamalara getirmişlerdi.İkinci hatırladığım ise ertesi yıl İzmir’de izlediğim kutlamadır, nur içinde yatsın anneannem ile beraberdik. Hayatımda gördüğüm ilk fener alayıdır. Çok etkilenmiştim. Hepsinde bir resmiyet, bir askerî tören havası, bir devlet ağırlığı vardı. Sonrasında da resmî bayramları, 23 Nisan ve 19 Mayıs dışında hep böyle görüp bildik.”
AKP’li yıllara girildiğinde bayramları kutlamanın ortadan kalktığını belirten Altaylı, şöyle devam etti:
“100. yıl bile devlet için asgari gösterişle kutlanması gereken ve Filistin uğruna vazgeçilmiş bir etkinliğe dönüştürülmek istendi. Ve orada devreye millet girdi. Mirasa millet ve sivil toplum sahip çıktı. Varlıklarını Cumhuriyet’e borçlu olduğunu bilen şirketler kutlamaya başladı. Milyonlar sokakta olduğu halde, en ufak bir olay olmadan, huzur içinde, birbirimize sarılarak kutladık bayramımızı. Her marşı, her paylaşımı, her cümleyi, gözlerim yaşararak izledim, dinledim gün boyunca. Biz 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın bu kadar gönülden, bu kadar içten, bu kadar coşku ile kutlanmasını zannederim iktidara borçluyuz. Bize kutlamadıkları Cumhuriyet’in değerini, kutlamayarak hatırlattılar. Milli bayramlara önem vermeyerek milli bayramların önemini gösterdiler. Biz bayrama sahip çıkmayı, bayrama sahip çıkmayanlardan öğrendik. Tıpkı Ebu’l Alâ El-Maarrî’nin dediği gibi.”